Seyfi GÜNAÇTI

Tarih: 27.08.2014 15:55

Yunusların gösterisi

Facebook Twitter Linked-in

Yaz mevsiminin sonuna geldik ama biz halâ Batum anılarını tamamlayamadık.

Botanik Parkının önündeyiz. Şoförün “Tuvaletlerde su yoktur!” uyarısını duyduk ve şaşırdık. Ama yapacak bir şey yok, şişe suyu alacağız. Türkiye`de 50 kuruşa aldığımız bir şişe su burada 1 Lari. Yani 1.25 TL. Çaresiz alıyoruz, çünkü başka seçeneğimiz yok. Daha da hayret verici olanı, tuvaletin kapısında suyu akan bir musluk olmasına rağmen iki metre boruya kıyıp tuvalete uzatmamışlar! O sırada bir kadın elinde kovayla suya geliyor. Dillerini bilmediğim için işaretle anlatmaya çalışıyorum:
“İşte burada su var. Tuvaletle arası 2-3 metre. Neden boruyu oraya kadar uzatmıyorsunuz?”

Kadın söylediklerimden hiç memnun olmamış gibi bir tavır takınıyor. Omuz silkip gidiyor. Bu devirde tuvaletinde su bulundurmayan anlayışı ben anlayamıyorum. Burası, sudan yoksun geri kalmış bir Afrika ülkesi değil ki!

Nihayet biletimizi alıp botanik parkına giriyoruz. Giriş 8 Lari. Ağaçların arasından bir süre tırmandıktan sonra bizi parkta gezdirecek olan arabaların bulunduğu alana ulaşıyoruz. Park dedikse burası pek çok çeşit ağacın ve bitkinin bulunduğu bir orman. Elektrikle çalışan, yanları açık minibüs şeklinde şirin arabalar. Emine Hanım bu arabaları çok beğendi. “Salim Hocaya bunlardan bir tane alacağım” dedi. Arabaların fiyatını sorduk, şoför “30 bin Lari ya da 18 bin dolar” dedi. Yani her durumda 38.000 TL`ye denk geliyor. Fiyat bize yüksek geldi. Ama iyi para getiriyor. Araç 10 kişilik. Parkın bir ucuna götürmek için 4 Lari alıyor. 4 lari de getirmek için. Etti mi sana 80 Lari. Bir seferde 100 TL. Neyi var?

Tekrar otobüslere binip şehre geliyoruz. Sırada yunusların gösterisi var. Gösteri sürekli değil, saatle. Öğleden sonraki seanslar 14.00 ve 17.00`deymiş. 14.00`teki gösteriye yetişmek için öğle yemeğini sonraya bırakıyoruz. Giriş 12 lari. Yunuslar, söyledikleri kadar varmış. Bizim hanım botanik parkını pek beğenmemişti. “Böyle ağaçlar bizim yayla yollarında çok” diyordu. Fakat yunusların gösterisi için, “Batum gezisinin en güzel yanı yunusların gösterisiydi” demekten kendini alamadı. Gerçekten yunuslar çok zeki hayvanlar. Bakıcılarının her dediğini anlıyor ve ustalıkla yapıyorlar.

Öğle yemeğini bir Türk lokantasında yedik. Hemen 50 metre yakında pasaj gibi bir yerde cami var. Bu, Batum`un tek camisi. İkinci bir cami yapmak istemişler ama Gürcüler izin vermemiş.

Yemekten sonraki gezimizi yürüyerek sürdürüyoruz. Katedral dedikleri büyük kilisenin önündeyiz. Birkaç basamağı çıkarak kiliseye giriyoruz. Burada bir bayram töreni var. Papaz dualar okuyor, bir yandan da elindeki zincirli şamdanı sallıyor. Törene katılan kadınlar başlarına bir örtü atmışlar. Ama kolları ve bacakları açık, dekolte serbest. Yerde bitkiler ve yeşillik kalıntıları var. Bu yeşilliğin manasını anlattılar ama unuttum. Bunu fotoğrafla belgelemek istiyorum lakin fotoğraf çekmeye izin yok. Biz de dışarı çıkıp merdivenlerde fotoğraf çektiriyoruz.

Kiliseden sonra geniş bir parka geliyoruz. İçinde heykeller var. Zaten Batum`da park varsa heykel de var demektir. Yüksekte olan Altın Post heykeliymiş. Hemen önümüzde oturmuş olan da Mehmet Abaşidze heykeli. Bu kişinin Batum tarihinde önemli bir yeri varmış.

Sonra bir parktan daha geçiyoruz. Bu park da büyük ve onda da heykeller var.

Yol boyunca tek tük dükkanlara rastlıyoruz. Biri de ayakkabı dükkanı. Fakat fiyatlar cazip değil. Eşim, nadiren rastladığımız bir giyim dükkânına girmek istiyor ama arkadaşı ona engel oluyor:

“Ne işin var onlarla! Zaten Gürcüler bu malları gelip bizim ülkemizden alıyorlar.”

İyi haftalar.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —