Bugün, 12 Aralık 2024 Perşembe

B.Rahmi ÖZEN


YÜREĞİN ALTIN OLSUN YETER

YÜREĞİN ALTIN OLSUN YETER


 Ateşlerde İbrahim, kuyularda Yusuf olmak…  Yara bere içinde Eyyub ve sancılar içinde Ceren... Bilirim sancının ne olduğunu. 
Göz çağlayanının harelerinde pişmanlıkları ıslanıyor, Firavun yüzlünün:
Musa yüzlüler, dokunmaya kıyılmayacak kadar nazlı bir gül iken; Firavun yürekliler onların yüreklerini kanatmıştır.
Esef ki; Musa yüzlülere değil, kendilerine cefa etmişlerdir. 
Gözleri, nehir gibidir, yürek kanatanların. Bir arınma, bir saflaşma, bir temizlenme anı. Kesesinin ağzını açar, çıkardığı altınları Musa yüzlünün çarıklarına boşaltır.
' O altınlar gerekmez bize.' der, Musa yüzlü adam. 'Dilin bal, yüreğin altın olsun! Al, onları kimden gasbettiysen ona ver.'
Firavun yüzlü adam, utanıyor: 
'Hamlığıma sayın!' diyor. Özür diliyor.
'Niçin atlamıştın sulara?' diye soruyor, Musa yüzlü
'İçimdeki cehennemi söndürmek için.' diyor, Firavun yüzlü. 
'Söndü mü?' diye, soruyor Musa yüzlü. 'Söndü mü, ateşin?'
Hıçkırıklarla ağlıyor, Firavun yüzlü adam: 
'Irmaklar değil, sen söndürdün! Sen olmasaydın, bir ömür yanacaktım.'
Musa yüzlü, ağlayışının altındaki öyküyü soruyor.
Firavun yüzlü, sırrını esirgemiyor:
'Bir çocuk sesi, çınlatıyor, kulaklarımı.' diye başlıyor, öyküyü anlatmaya. 'Hiç durmadan hâlâ o çocuğun ve anasının çığlığı vuruyor, vicdanıma. O yüzden ateşler içinde yanıyorum.'
'Öyküsü olmalı çığlığın?' 
'Hem de ne öykü ah! Ne öykü!'
'Anlatmanda sakınca yoksa…'
'Anlatmaya bir yürek ararken çıktınız karşıma. Zaten anlatmasam boğacaktı o çığlık beni ve yanacaktım, bir ömür boyu.'
'Öyleyse anlat!'
'Babasını öldürürken; anası, çığlıklar koparıyordu. Onu da öldürdüm. Bu kez çocuğun çığlığı… Onu da öfkeyle fosseptik çukura fırlattım. Bitmedi. Birlikte büyüdüğüm, can ciğer çocukluk arkadaşımın kolunu kestim. Büyük günahlar yüklendim. Günah galerisi oldum.' 
Günahkâr elleriyle yüreğinin başına vuruyor, Firavun yüzlü;
'Aha buramda bir köz, yakıyor, beni.' diyor.
'Sevgi ve merhamet, çok yüce bir duygudur.' diyor, Musa yüzlü. 'Ötesi aşktır bunun. Sevgiyi kuşanmamış yürek kan akıtır, aşkı kuşanmamış kalp şeytana secde eder. Bizse insanı sever, Allah'a secde ederiz. Kan akıtmakla gözyaşını aynı şey belleriz.' 
İçli içli ezan sesleri gelirken huzursuz bir çağıldama örseliyor, Firavun yüreklinin şakaklarını. 
Dem, bu demdir…
Musa yüzlünün alnı secdede, Firavun yüzlünün alnında bir sürü atlılar… 
Utancından omuzları çökeliyor, adamın. Her nefeste düşünceleri tespih taneleri gibi ipiliyor. 
'Yanan yüreğim imana, ışıksız alnım secdeye ve duygularım sevgiye muhtaç... Sinemde yumru yumru bir sıkıntı var, ey Musa yüzlü! Ne olur, ne olur, bir çare ol sinemdeki yaralıma!'
Ve yüzünde boncuk boncuk ter vardır, yalvaran adamın.
'Yardım et Tanrı aşkına! Şu anda, bütün batıl inançlarım, göğsümün kozasından çıkmaya hazır...'
'Her şey, iki dudağının arası kadar yakın.'
'Kurtar beni! Sancılar içinde doğum yapan bir cerene döndüm... Çiğne ayaklarının altında, beni!' diyor. 'Toz et! Un ufak ez, beni!'
Müthiş bir andır.
Med cezir gerçekleşiyor sanki.
Firavun yüzlünün yüreğindeki tusunami kabardıkça kabarıyor…
'Hoyrat bir teklif…' diyor, Musa yüzlü. 'Çok hoyrat. Biz, yakmak, yıkmak, öldürmek, çiğnemek, ezmek için değil, yapmak ve yaşatmak için varız.'
Utanma duygusunda eziliyor, Firavun yüzlü.