Bugün, 21 Aralık 2024 Cumartesi

Nazmi KILIÇ


BAKMAKLA GÖRMENİN FARKI

BAKMAKLA GÖRMENİN FARKI


 Bir zamanlar dört oğlu olan bir adam varmış. Çocuklarının çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek istemiş. Böylece her birini uzak bir yerde bulunan ağacın yanına göndermiş ve oğullarının ona bakmalarını istemiş. 
İlk oğlan kışın gitmiş, ikincisi ilkbahar, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda. Geri döndüklerinde hepsini bir araya çağırmış ve ne gördüklerini sormuş. 
İlk oğlan ağacın çok çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş. 
İkinci oğlan hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı demiş. Üçüncü oğlan başka fikirdeymiş. “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki daha önce hiç böyle bir şey görmedim.” demiş. Sonuncu oğlan hepsinin haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtmiş. 
Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş. Çünkü hepsi farklı mevsimlerde ağacı görmeye gitmişti. Onlara bir ağacı ve ya bir insanı, kısa bir süre ve ya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını ya da neye sahip olup olmadıklarını anlayamayacaklarını anlatmaya çalışmış. 
Gerçekleri ancak sonunda, dört mevsimi gördükten sonra görürsünüz. 
Eğer kışın vazgeçersen İlkbaharın nimetinden olursun, yazın güzelliğinden ve sonbaharın bütünlüğünden de. Bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri parçalamasına izin vermeyin. Hayatınızı bir mevsim (bir dönem) yüzünden yargılamayın. 
Çocuklar da tıpkı misaldeki ağaç gibidirler. Bakılan zamana ve ya bakan kişiye göre değişiklik gösterirler. Haklarında karar veya hüküm vermek bizleri yanıltabilir. Eğitimcilerin, anne ve babaların çocuklar hakkında bulunduğu yargı çok önemlidir.
Küçük yaşlarda çocukların geleceği, yaşantısı, ulaşacağı mevki ve makama dair kehanetlerde bulunmak yerine, sahip oldukları zeka türünün ne olduğunu keşfetmeye çalışmalıyız. Zeka türüne göre alacağı eğitim ve öğretim doğrultusunda yetişmesine gayret etmeliyiz. Burada anne baba veya öğretmen isteğinden daha ziyade çocuğun ilgi, istek ve kabiliyeti ön plana çıkmalıdır.
Asıl en önemlisi olumsuz görüş bildirmemektir. Hele çocukların yüzüne karşı veya dolaylı olarak haklarında olumsuz görüş bildirilmemelidir. Farkında olmadan onların rencide olmasına, hayata küsmesine neden olabiliriz. Şaka yoluyla olsa dahi “Senden adam olmaz. Sen bir baltaya sap olamazsın !” şeklinde bir ifadeden kaçınmalıyız. 
Nasıl olmasını istersek onlara o gözle bakmalıyız. Ulaşmak istedikleri hedefe isterlerse ulaşabileceğine dair özgüvenlerini kazanmalarını sağlayıcı ve onları motive edici tavır sergilemeliyiz. Haklarında vereceğimiz hüküm veya onlara yakıştıracağımız sıfatla belki onların yarınını şekillenmesine yardımcı olabiliriz.
Bu bakımdan çocuklara daha küçükken yakıştırılan sıfatlar önemlidir. Bu sıfatlara veya mevkilere ulaşması mümkün değil gibi olsa da biz yinede olumlu bakmalı, olumlu düşünmeye gayret etmeliyiz. Küçük yaşlarda onların zihinlerine yerleşen olumlu ve ya olumsuz fikirleri çıkarmak zor olur. Biz her daim onlara güzellikler sunup, güzellikler bekleyelim. 
Çocuklar bizim için her zaman bir muammadır. Onların gelecekte ne olacağını yaşayacakları yıllar takdir edecektir. Bugünün büyükleri dünün çocukları olduğu gibi, yarının büyüklerinin de bu günün çocukları olduğunu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız. 
Gördüklerimize bakmayı, baktıklarımıza da görmeyi ihmal etmeyelim. Sağlıcakla kalın.